25 Ağustos 2011 Perşembe

Rocconnect ile Facebook'a SES geldi: 30 dakika bedava konuş, yeni insanlarla tanış!


Dünyada ilk defa Türkiye’de, Facebook’ta cep telefonu üzerinden iletişim başladı. Rocco Sıkısakız için Turkcell ile ortaklaşa hazırlanan "Facebook’tan arama yapma servisi"ne sadece telefon numaranızı vererek dahil olabiliyorsunuz. Linke tıklayıp http://www.facebook.com/roccoloji kaydınızı tamamladıktan sonra uygulamaya kayıt olan herkesle Rocco’nun hediye ettiği 30 dakikayı kullanarak konuşabiliyorsunuz. Projeyi anlatan ve uygulamanın da kullanım kılavuzu olan eğlenceli video size her şeyi anlatıyor.

Üyelerin telefon numaraları görünmediği için hem eğlenceli hem de çok güvenli olan Rocconnect Tıkla Konuş ile bedava konuşmak için Turkcell abonesi olmanız ve bir Facebook hesabınızın olması yeterli.


Bir bumads advertorial içeriğidir.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

İş Hayatında E-Posta Kullanımında Sıkça Yapılan Hatalar



E-mail kullanımı gün geçtikçe artmaya başladı ancak ülkemizde hala bununkullanımı ile ilgili hatalar yapıldığını sıkça gözlemliyoruz. Bunların bazısı sonradan telafi edilebiliyor ancak sonrasında çok büyük sıkıntı yaratan e-postalar önünüze gelebiliyor. Özellikle müşteri ile olan yazışmalarda yapılan hatalar karşı tarafın markaya olan bağlılığını ve güvenini azaltabiliyor. Bu anlamda dikkat edilmesi gereken bir kaç konuyu sizlerle paylaşıyorum.

24 saat içinde cevap vermek
Müşterilerden gelen e-postalara 24 saat içinde kesinlikle cevap verilmelidir. Hatta gelen e-posta bir şikayet içeriyorsa müşteriyi hemen aramak çok daha etkili bir çözüm olacaktır. O anda müşterinin sorununu çözemeyecekseniz bile “e-mailinizi aldım ve ilgili kişiye ilettim” veya “e-mailinizi aldım, size bununla ilgili en kısa zamanda geri dönüş yapılacaktır” şeklinde cevap vermeniz müşteriyi kısa süreli de olsa rahatlatacaktır. Mailine cevap alamayan müşteri attığı e-postanın spam kutusuna düştüğünü veya kendisiyle ilgilenilmediğini düşünebilir. Bundan 6 ay önce üyesi olduğum bir spor merkezine bir şikayet e-maili attım. 3 gün boyunca cevap gelmeyince aradım ve e-mailimi alıp almadıklarını sordum. Bana satış yapan müşteri temsilcisi e-mailimi aldığını ve bunu müşteri ilişkilerine aktardığını belirtti. Halbuki ben müşteri temsilcisinden "mailinizi aldım, ilgileneceğim" diye bir cevap almayınca ya mailimin spam kutusuna düştüğünü ya da benimle ilgilenmediğini düşünmüştüm. Halbuki e-mailim ellerine geçmiş ve müşteri temsilcisi kendince elinden geleni yapmıştı. Müşteri e-maillerine 24 saat içinde cevap vermek bu tip yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracaktır. Bu arada attığım o maile 3 hafta sonra geri dönüş yapıldı ki, bu da firmanın ciddiyetsizliğini gösteriyordu. Ve son önemli nokta, müşteri temsilcisi firmasıyla ilgili şikayet maili aldıktan sonra müşteriyi 1 hafta sonra arayıp "sorununuz çözüldü mü" diye de araması gerekiyor. Mailinizi aldım diye aramayan müşteri temsilcisinden "sorununuz çözüldü mü" diye telefon beklemek zaten hayal olurdu.

Kızgınken mail atmamak
Müşteriler şikayetçi olduklarında çok kızgın mailler atabilirler. Bu tip e-maillerde söylenenleri şahsınıza almadan müşterinin sorununu çözmek çok önemlidir. Eğer sizde aynı şekilde bir cevap verirseniz işin içinden çıkılmaz hale gelecek ve ileride bu yazdıklarınız sizin aleyhinize kullanılabilecek bir delil olacaktır. Kızgın iken yazdığınız e-maili kaydedin ama göndermeyin. Ertesi gün aynı e-maile bir kez daha baktığınızda ne kadar isabetli karar verdiğinizi daha iyi anlayacaksınız.

"Şirket dışındayım" mesajını koymak
Şirket içinde herkesin e-mailinde kullandığı imza formatı aynı olmalıdır yoksa kurumsal kimlik bozulur. Ve çok atlanan bir konu, eğer 1 günlüğüne bile olsa ofis dışında olacaksınız ve e-postalarınıza cevap veremeyecekseniz lütfen “out of office” mesajı koyun. Size e-mail atıp akşama kadar sizden cevap bekleyen ve sonunda dayanamayıp ofisi aradığında sizin o gün izinli olduğunuzu öğrenen müşteri buna sinirlenecektir. Ertesi gün konuştuğunuzda “dün ofis dışındaydım o yüzden cevap veremedim kusura bakmayın” açıklaması çok profesyonel gözükmeyecektir.

Günün sonunda her zaman olduğu gibi kendimizinde ofisimiz dışında bir müşteri olduğumuzu düşünüp “bana ne yapılsaydı hoşlanmazdım” dersek aynı şeyleri karşımıza gelen müşterilere de yapmayız.


17 Ağustos 2011 Çarşamba

İş İlanları (Eskiden & Şimdi)



1999 senesinde üniversiteden mezun olurken şimdiki gibi iş ilanlarına rahatlıkla ulaşabileceğimiz yerler yoktu. O dönemin en popüler iş arama kaynaklarından birisi Hürriyet Gazetesi'nin Pazar günleri verdiği İnsan Kaynakları eki olurdu. O dönem şirketlerin verdikleri iş ilanlarını ve bu dönemdekileri karşılaştırınca beklentilerin inanılmaz arttığını ve rekabetin had safhada olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Bu yüzden daha üniversite öğrencisiyken herkesin eksik olduğu alanları belirleyip bunları geliştirmesinde fayda var diye düşünüyorum. Aşağıda son 12 senede iş ilanlarındaki farklılığı göreceksiniz.


İş İlanları Eskiden
• Üniversite mezunu
• İngilizce bilen
• Bilgisayar bilgisi olan
• ...... senelik iş deneyimi
• Presentabl

İş İlanları 2011
• Üniversitenin ....... bölümlerinden mezun (Master yapmış olmak avantajdır)
• İngilizce konuşabilen ve anlayabilen (2. yabancı dil bilmek avantajdır)
• Microsoft programlarını kullanabilen
• .... senelik x konusunda deneyim
• Presentabl
• Analitik düşünebilen
• Yoğun çalışma saatlerine uyum sağlayabilen
• Esnek
• Pozitif
• Seyahat engeli olmayan
• Ehliyeti olan ve aktif araç kullanabilen

İş İlanları 2011 (Yazılı olmayan maddeler)
• Sosyal olan
• Sosyal medya sitelerine üye – Facebook, Twitter, Linked-in
• Gazete okuyan (Günlük gelişmelerden haberdar olan)
• Vizyonu ve hedefleri olan
• Yurtdışı deneyimi olan
• Üniversitede başarıyla sonuçlandırdığı projesi olan
• Üniversite kulüplerinde aktif çalışmış
• Sivil toplum kuruluşlarına üye olan
• Hobileri olan
• Sonuç odaklı olan
• Yakında çift diploma zorunluluğu

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Ramazan'da Satışlar Nasıl Artırılabilir?

11 ayın sultanı Ramazan'dayız, bu mübarek ayda paylaşımlar artar, iftar sofraları kurulur, aile bireyleri her zamankinden daha fazla biraraya gelir ve manevi duyguların fazlaca olduğu güzel bir dönem geçirilir. Tabi her ramazanda olduğu gibi herkes işlerin azaldığından şikayet etmeye başlar. Özellikle gıda işiyle uğraşanlardan bunu sıkça duyarız ki bu da gayet normaldir. Ramazanda restaurant ve cafe işletenlerin "iftar Menüsü" gibi çalışmanın ötesinde müşteri çekmek için bir çalışma yapmadıklarını yıllarca gözlemliyoruz. Peki bu dönemde daha farklı, daha ilgi çekici ve yaratıcı çalışmalar yapılarak normal aylardaki gibi olmasa bile durgun geçen bu dönem canlandırılamaz mı? Her mekan için geçerli olmasa bile bazı lokanta veya cafelerin yapacağı "nerede o eski Ramazanlar" cümlesini anımsatacak aktiviteler yapılırsa hem cirolar bir miktar artabilir hem de çok daha keyifli bir Ramazan süreci yaşanabilir.

Herşeyden önce Ramazan ayında insanların neye dikkat ettiğini, bir mekandan ne isteyeceklerini, nelerin onları mutlu edeceğini iyi düşünüp ona göre planlama yapmak gerekir. Bu planlamalar sonrası Ramazan öncesi mevcut müşterilere yapacağınız Ramazan etkinliklerini el afişi, dükkana asılacak duyuru levhası veya e-posta ile duyurursanız daha en baştan avantajlı konuma geçersiniz. Müşteri kitleniz bunlardan ne kadar erken haberdar olursa o kadar etki yaratacaktır ve mutlaka mekanınıza gelmek aklının bir köşesinde olacaktır. Özellikle Ramazan aylarında eskiye olan özlem daha da artıyor bu anlamda bu mübarek ayda eski gelenekleri yaşatmak ön plana çıkıyor. Akşam iftar vakti insanları mekana çekebilmek ve uzun süre mekanınızda oturmaları için gereken ücretsiz aktiviteleri koymak gerekmektedir. Burada tek başına gelip oturacak insanlar olduğu gibi ailesi ile de gelenleri düşünüp herkese hitap edecek farklı çalışmalar planlanırsa başarı sağlanabilir. Önerilere gelirsek;
  • Haftanın belli günleri iftar sonrası Hacivat - Karagöz gösterileri yapılıp özellikle çocuklu aileler mekana çekebilir. Bu günlerde gelenseksel kıyafetleriyle çocuklara macun dağıtmak da ayrı bir hava katabilir.
  • Haftanın 1 veya 2 günü meddah gösterileri düzenlenebilir.
  • Erkekleri cezbedebilmek için eğer varsa o gün iftar sonrası plazma TV'den maç yayını izletilebilir. Hatta pazar akşamları geç saatlere kadar süren spor tartışma programları açık tutulabilir.
  • Her konuyla ilgili konusunda uzman konuşmacılar çağrılabilinir. İftar sonrası yapılacak sunumlar soru-cevap şeklinde olursa herkes aklındaki soruları sorar, bilmedikleri konular hakkında bilgilenir, sunum daha interaktif ve başarılı olur. Konu seçiminde ramazanda beslenme vs gibi konular olabileceği gibi Osmanlı İmparatorluğu ile alakalı bambaşka ilgi çekebilecek konularda seçilebilir.
  • Özellikle haftasonlarında ertesi gün iş olmadığı zamanlarda sahur için uygun fiyatla menüler sunulursa evde yiyecek birşeyler hazırlamak yerine mekana gelip sahur bitene kadar arkadaşlarıyla oturacak kitle yakalanabilir.
  • Oruçluyken insanların konsantresi azalacağından onlara her konuda en ince ayrıntıya kadar yardımcı olmak müşteri hizmeti anlamında sizi diğer mekanlara göre bir adım öne geçirecektir. Eğer masalar için rezervasyon aldıysanız gün içinde ilgili kişiyi arayıp hatırlatmak, özel bir isteğinin olup olmadığını sormak insanların çok hoşuna gidecektir.
  • Bu dönemde hazırlanacak menü tamamen Ramazana özel olmalı, hafif ve insanı yormayacak besinlerden oluşmalıdır. Ramazan öncesi yapacağınız aktiviteleri duyururken bununda altını mutlaka çizmekte fayda var çünkü insanlar bu dönemde kilo almaktan ve iftarda fazla yediklerinden dolayı rahatsızlandıklarından çokca bahsederler. Bu yüzden ramazana özel hafif, sağlıklı ve bir o kadarda lezeetli olduğu vurgulanacak menüler ilgi çekecektir.  
Burada amaçlanan çok paralar kazanmak değil sadece mekana birazda olsa canlılık katmak, insanlara güzel bir Ramazan ortamı yaratmaktır. Ayrıca bu dönemde rakiplerinizin bir adım önüne geçip insanların sizi tanımanıza fırsat sağladığınız için mekanınızı ve sunumunuzu beğenen kişiler size hep gelmeye devam edecektir. Sıcak bir aile ortamı yakalanır, eski Ramazanları anımsatacak şekilde aktivitelerde yapılırsa iftar zamanı mekanınıza gelecek kişi sayısında artış olacağı gibi hafta sonları sahura kadar oturacak büyük bir kitle yakalayabilirsiniz.

Herkese hayırlı Ramazanlar ...

11 Ağustos 2011 Perşembe

Türkiye'nin İlk Annotation Oyunu Ruffles En Kestirme


Dijital dünyada ilklere imza atmaktan sıkılmayan Ruffles, yine Türkiye’de ilk olan bir kurguya imza atmış ve bu defa viral video, mobil eğlence ve sosyal medyayı tek bir oyun içerisinde birleştirmiş. Türkiye’de bir ilk olan annotation teknolojisi ile hazırlanan oyunda, eğlenceli bir ev partisi ile başlayan hikayede tanıştığımız güzel bir kızı elde tutmak için oldukça yoğun çaba harcıyoruz…

Çılgın bir parti ve koşturmaca içinde başlayan video, bizi bazı seçim ve yollara sürüklüyor, senaryo gereği yanımızda para olmadığından otostop çekmeye başlıyoruz ve kendimizi birden Esra ile Ceyda’nın otomobilinde buluyoruz…

İşin eğlenceli kısmı ise, IVR ve IVN altyapısı ile Esra ve Ceyda kardeşler (nam-ı diğer; Cicişler) ile konuşmamız… Cep telefonumuzu verdiğimiz anda Esra ve Ceyda kardeşler bizi arıyorlar ve şanslıysak bedava 60 dakika ve 100 mb internet kazanıyoruz. Ayrıca numarayı geri aradığımızda Esra ile Ceyda’nın komik ve bir o kadar enteresan muhabbetlerini dinliyoruz. Üstelik her aramada başka bir muhabbet çıkması da ayrı bir güzellik olmuş…

Oyuna en kestirmeden bu linkten ulaşabilirsiniz http://apps.facebook.com/enkestirmeruffles/






Bir bumads advertorial içeriğidir.

Londra'daki Yağmalamadan Para Kazanacak Sektörler

Londra'da son zamanlarda yaşanan olaylar herkesin ağzını açık bıraktı. Yağmalanan dükkanlar, çaldıkları plazma TV'lerle koşan insanlar, yanan binalar ve arabalar. Polis tarafından bir gencin haksız yere öldürülmesi sonrasında patlak veren olaylar yıllardır göçmenlerin ezilmesi ve yoksul bölgelerde yaşayanların bölgelerine yatırım yapılmamasından dolayı biriken nefretin dışa vurumu diye düşünülüyor. 

Olayları iyi analiz edenler pazardaki boşlukları tespit edip yeni ürünleri piyasaya sürmeye başlayacaklardır. İlk başta piyasaya çıkacak ürün tahminimce dükkanları bu tip yağmalama ve molotof kokteyllerine karşı koruyacak özel paneller olacaktır. Dükkanları yanan bir sürü insan bu ürünü eminim kapışacaklardır. Güvenlik ile alakalı biber gazı vs gibi kişisel koruma ürünleri de sokaktaki tüketicinin dikkatini çekecektir.  



Pazarlama konusunda meşhur olan İngilizler en saçma konularla ilgili bile mug, t-shirt, anahtarlık yaptıklarına göre bu olayla ilgili de mutlaka hediyelik eşyalar yapacaklardır. Mutlaka bir slogan bulunacak (Güçlü devlet veya bunu andıran) ve bu her ürünlerin üzerinde yer alacaktır. Espri olsun diye üzerinde "dükkanınızı ve canınızı koruyun" yazan beyzbol sopaları da deneme amaçlı satışa sunulabilir. Sigorta şirketlerinde de bu dönem çok büyük hareketlilik olacağı bir aşikar. Yanan dükkan ve arabaların, yağmalanan dükkan ve marketlerin sigortaları varsa bu zararların karşılıp karşılanmayacağı, sigorta şirketlerinin bunlar için tazminat vermemek için neler yapacakları da yakınen izlenecek gelişmelerden birisi olacaktır. Sigorta sektöründe bu tip olaylar göz önüne alınarak yeni enstrümanlar da çok kısa zamanda satılmaya başlanacaktır.

Bu arada Twitter'da yağmalama yapanların resimlerinin catchalooter ve riotcleanup gibi oluşturulan yerlerde yayınlanması, kurulan blog sayfalarında olaylarla ilgili resim ve videoların gösterilmesi internetin gücünü bir kez daha ortaya koydu. Halkın bu girişimi sayesinde polis zanlıları daha hızlı yakalayacak ve ileride internetin bu anlamda kullanılması için özel yazılımlar yazılacaktır.    

Özetlemek gerekirse hızlı olup elini çabuk tutan gene kazanacak. Yaşanan tatsız olayları iyi süzüp anlam çıkartıp uygun ürünleri piyasaya sürenler her zaman olduğu gibi para kazanmaya devam edecek.

7 Ağustos 2011 Pazar

Dijital Ayak İzi Tarihe mi Karışıyor?

Bundan 1 sene önce gazetede yer alan bir haber Google'un zaman zaman ne kadar tehlikeli hale geldiğinin altını çiziyordu. Sevdiği kıza talip olan adamı Google'dan araştıran baba, adamın 6 sene önce yazlığında ettiği bir kavgadan dolayı mahkemelik olduğunu okuyunca kızını adama vermekten vazgeçer, çaresiz adam da gazeteye mektup yazıyor. Seneler önce kendisinin bile hatırlamadığı bir kavgadan dolayı jandarmanın kendisinin ifadesini aldığını ve bunun yerel gazetede yer aldığını, bunun Google'da çıkmasından dolayı kendisinin kavgacı olduğu düşünülerek sevdiği kızın kendisine verilmemesinden dolayı üzüntüsünü dile getiren adam Google'ın kendisinin bile hatırlamadığı bu kavgayı nasıl bulduğunu anlayamadığını söylemişti.


Trajikomik olan bu olay aslında hepimiz için geçerli. Sanal ortamda bir kere bir işlem yaptıysanız bu mutlaka bir şekilde ortaya çıkıyor. Üye olduğunuz bir web sayfası, bir yazıya yaptığınız bir yorum. sosyal medya'da koyduğunuz resimler ve daha niceleri. Son dönemlerde işverenler adaylara önceden Google'dan bakıp fikir sahibi olabiliyor ve adayın bazı konularda yalan söyleyip söylemediğini buradan anlayabiliyor. Hakkında gözükmemesini istediği haberleri sildirmek isteyen kişilerin sosyal medya ajanslarına ve halkla ilişkiler şirketlerine gittiklerini, kişisel imajlarını düzeltmek için bir takım çabalarda bulundukları da son zamanlarda çokça duyuluyor. Kısacası dijital ayak izi bizi heryerde birşekilde takip ediyor.

Müjdeler olsun artık bu sorunda gene bazı internet siteleri sayesinde çözülüyor. Yayına giren http://www.suicidemachine.org/ ve http://www.accountkiller.com/ adlı siteler artık sizin internetteki bütün geçmişinizi silebiliyor. Facebook, Twitter, Linkedin, Flickr, Foursquare, Skype, Gmail gibi en çok bilinen sitelerden sizinle alakalı bütün bilgileri silen bu web sayfaların bu dönem çok rağbet gördüğü, hatta yoğunluktan dolayı zaman zaman beklemeniz gerektiği belirtiliyor. Geçmişini silmek isteyenlere önemle duyurulur.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Bon Jovi Konseri'nin Ardından - Kişisel Marka Olmak ve Tüketici Tercihleri


Yıllarca yurtdışında konuşulmuş tartışılmış konular çok sonrasında bizim medyamızda yer bulur, elin oğlu uluslararası markalar çıkara dursun bizde fasonculuğa devam edip kısa vadeli kazancın peşinde koşarız. Fason üretim yaptığımız marka bizden daha ucuza malını üretecek bir şirket bulunca da ne yapacağımızı şaşırır keşke bizde marka olsaydık diye hayıflanırız. Komik olan şu ki onyıllarca bilinen bir konu neden bir anda sanki yeniymiş gibi gazetelerde Flaş Haber olarak verilir bunu da anlamış değilim.

Temmuz 2011'de İstanbul'da Bon Jovi'nin konseri vardı. 1993 yılında da konser vermişler, hayatımın en mutlu gecesini geçirmiştim. O zamanın parasıyla saha içi 200,000 TL olan konser biletine bugün 80 bin TL verdim. 80 bin TL değil 800 bin TL'de versem değerdi bu konser için. 50 yaşına gelmiş grup üyelerinin sahnede olağanüstü bir performans göstermesi, on milyonlarca CD/kaset satmış ve bir sürü şarkısı hit olmuş şarkısı olan bu grubun egolarına yenilmeyip hala bitip bilmeyen enerji ile 30 senedir sahnede olması gerçekten de takdire şayan.

Bu işin sırrı nedir diye sordum kendi kendime, zirvede olmak ve hala bütün konserleri tamamen doldurmak ... Kendine iyi bakmak, sürekli çalışmak, sanki daha yolun başındaymış gibi üretmeye devam etmek... Yabancı arkadaşlık ortamlarında Dünya'nın en büyük 16. ekonomisiyiz diye böbürleniyoruz fakat acı olan şu ki uluslararası bir şarkımızın, bir şarkıcımızın, bir artistimizin olmadığını görüyorum. 2 tane hit şarkısı olup herkes tarafından konuşulunca veya MTV'de klibim yayınlandı diye havalara giren bizim meşhurlara duyurulur.

Konserde bir şey daha dikkatimi çekti, farklı segmentlerden gelen 50 bin kişi vardı etrafımda, kimisi ağır metalci takılıyor, kimisi gayet cool, kimisi belli yaşın üzerinde, kimisi daha 18 olmamış vs vs. Müzik evrensel ve herkesi biraraya getirebiliyor ama ürünlerini satmak isteyen markalar bu kişilere mal satmak için bir sürü çalışma yapıyor. Farklı tüketim alışkanlıkları, farklı beğenileri olan,  farklı yaşlarda, farklı cinsiyetlerde olan binlerce kişiye hitap edebilmek, farklı çalışmalar yaparak hepsinden pay koparmaya çalışmak ne kadar zor diye içimden geçirdim. Trendleri anlamak için yapılan onlarca anket, beğenileri anlamak için yapılan çalışmalar ve buna göre piyasaya sürülen ürünler, bunların segmentine göre ilgili mecralar kullanılarak belli şekilde pazarlanması ... Marka yönetimi ve pazarlama yöneticilerine kolay gelsin demekten başka aklıma birşey gelmiyor. Konserde bunu düşünen benden başka birisi de varmıdır o da ayrı mesele ...

2 Ağustos 2011 Salı

Farkındalık Yaratmak - Milli Piyango Bileti Satıcısı


Satış ile uğraşan insanlar kendilerini tüketici olarak düşünüp kendilerine nasıl satış yapıldığını, şirketlerin onların dikkatini çekmek için nasıl pazarlama çalışmaları yaptığını ve nasıl farklılaştıklarını iyi gözlemlerlerse bence başarılı olurlar. Çünkü dışarıdaki müşterilerde kendileri gibi bir tüketici. Son yıllarda tüketiciler mesaj bombardımanı altında; gelen sms ve e-postalar, kendilerine özellikle bankalar vs gsm şirketleri tarafından yapılan telemarketing çalışmaları, yollarda görünen bir sürü reklam panoları, gazetelerdeki ilanlar, internette dönen bannerlar vs. Akşama kadar gördüğümüz ve duyduğumuz çoğu şeyi unutuyoruz ama eğer ilgili şirket diğerlerinden farklılaşma anlamında özel birşey yaptıysa o zaman aklımızda yer ediniyor, hatta o ürünü alıma teşvik edebiliyor, aynen benim başıma geldiği gibi.


Aylardan Mayıs, günlerden Cumartesi, yer Ankara, mekan Tunalı Hilmi Caddesi. Milli piyango bileti satan kişi insanların neden bilet aldığını düşünüp buna vurgu yapıp güçlü olduğunu düşündüğü özelliğini ön plana çıkarmış. Bir kaç çekilişte büyük ikramiyenin çıktığını birkaç değişik görsel şey ile ispatını yapmış. Bunu herkes yapıyor belki ama o ispatlamak için güzel görsellerle inanmanızı sağlıyor. İkinci ve en önemli şey insanların artık nakit taşımadığını gözlemleyip kredi kartı ile insanlara satış yapabileceğini düşünüp bunu zaman geçirmeden hayata geçirmiş ve “sıfır komisyon” ibaresini yazmış. Bence küçük esnaf diye tabir ettiğimiz birisi için çok özenli ve örnek bir çalışma.

Sonuç; Tezgahında farkındalık yaratan bu kişiden hiç aklımda yokken 2 tane milli piyango bileti aldım. 400 metre sonraki milli piyango tezgahından bilet almayıp buradan almamı sağlayan tezgah sahibine de içimden bravo dedim. İkramiye çıkmadı ama olsun, ikramiyeden daha değerli bir hikaye çıkarmamı sağladı.